17 Ekim 2016 Pazartesi
Dinlerin siyasallaşması üzerine
Dinler genellikle doğaüstü,kutsal,ahlaki öğretiler taşıyan yaşam felsefeleridir.Dünyada en yaygın dinler İslam,Hristiyanlık,Hinduizm,Budizm,Şintoizmdir.Şübhesiz,Tengrizm,Sihizm,Zerdüştilik,Çendoizm ve Behailik gibi dinler de vardır fakat fazla yaygın değildirler.Dinler insanların bireysel yaşam felsefesidir fakat dinleri siyasetsiz ve siysaseti dinsiz düşünmek mümkün değildir.Din ve Siyaset o kadar iç-içedir ki,bunu ilkel dinler yarandığından beri görmek mümkün.İster eski Yunan dinlerinin Yunan şehir devletlerine etkisi olsun,ister eski Antik Mısır dinlerinin o zamanki Mısır devletine etkisi olsun,isterse de İbrahimi dinlerin başlanğıcından beri siyasete yaptıkları büyük etkileri olsun,dinin siyasete yaptığı etkiyi gözardı etmek mümkün değil.Her din yarandıktan sonra mutlaka siyasallaşır,siyasallaşmayan hiç bir din yayılamaz ve güçlenemez.Buna bir çok örnek vere biliriz fakat her kesin daha iyi analay bilmesi için ve bu günkü günümüz için buna en güzel örnek İslam dinidir.İslam dini yarandıktan ve Arap yarımadasında istikrarı sağlayıp,tüm arap kabilelerini birleştirdikten sonra,İslam dininin yayılması ve müsülmanları korumak için bir makam oluşturuldu-Halifelik.Halifelik,Hz.Muhammedin ölümünün ardından oluşturulan bir yönetim makamıdır.Kısa anlamı,"yerine gelen" demektir.Her ne kadar ilk başlarda siyasi anlamının olmadığı söylense de,Halifelik siyasi bir makamdı.Helifenin nasıl seçileceği kesin kurallara bağlı değildi,bu yüzden de Peygamberin ölümünün ardından müsülmanlar iktidar kavgasına tutuşdular.Alinin halife olmasını isteyenler ve Ebu-Bekrin halife olmasını isteyenler olarak müsülmanlar ikiye bölündü.Bu gün bunun etkilerini şii-sünni ayrımı olarak görmekteyiz.Daha sonra Ebu-Bekr halife oldu ve 4 halife devrinde İslam dini savaşlarla İrana,Mısıra,Livyaya,Suriyeye,Iraka,Tunusa yayıldı.Her şey bununla da bitmedi,bir çok İslam devleti kuruldu ve "İslamı yaymak" amacı ile bir çok yerde fetih girişimlerinde bulunuldu.Dinin siyasallaşmasını Hristiyanlıkda da çok açık bir şekilde görmek mümkün.Hristiyanlığın yayılması ile Roma imperatorluğu yıkılmış ve Doğu Roma tümden Got ve Andalların işgaline maruz kalmıştır.Daha sonra Avrupaya yayılan Hristiyanlık ile Vatikan kilisesi kuruldu ve Hritiyanlık Avrupada kurulan bir çok devlet içerisinde Fransız İhtilaline kadar çok güçlü siyasi bir etki yapmaya devam etdi.Hritiyanlığın devlet içindeki etkisi 12-ci yüzyılda tüm Avrupadaki devletleri birleştirerek Haçlı seferlerini başlatacak kadar güçlüdür.
Eski İbrahimi dinler Musevilik ve Zeburi(Tövrat) dinleri de eski çağlarda politikayla iç-içe olmuştur.Eskiden İsrael krallığında bir çok kralını da dini mabedler ve o zamanki din cemaatleri seçmiştir.Bu krallardan en bilinenleri Hz.Suleyman ve Hz.Davutdur.
Kısaca,yarandığı günden beri tüm dinler politikayla iç-içe olmuş,ya politika tarafından kullanılmış yada politikayı kullanmıştır.Din ve siyaset hep birlikte olmuştur,fakat bu yinede dinlerin kötü olduğunu göstermez,her din gerçek kökeninde iyiliği temsil eder.Ancak ne acıdır ki,insanlık var olduktan beri dinlerin çoğu siyasallaşarak radikal bir tutum sergilemiştir ve bu gün de bu böyledir.Gerçek din adeta kaybolmuş ya kuramsallaşmış yada radikal bir tutumla büyük savaşlara neden olmuştur ve olmaktadır.Bunu her ne kadar dünyadaki bir çok devlet laik ve seküler uygulamalarla dinin politikaya karışmamasına çalışsa da din hala politikaya büyük etkiye sahipdir ve tüm dinler siyasallaşmıştır.Dinlerin politika içindeki yerini kısaca anlatmak gerekirse:En büyük politika dindir lafı,tam yerine düşmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder